Her şeyin bir parçası olan yalnız cümleler bunlar.
-Belki,
yine bilinmezliğini korumanın kaydı şartı.
Sen bilirsin.
Ah şu sen yok musun sen.
Yoksun. Her şey her şeyden yoksun.
Buradan sonra kelimelerin kısıldığı yer burası.
Kısmak, yemek için
yemeğin hazır hale gelmesi için
az sonra demlenmiş olması için
demlenmeye bırakılmış olacağı içindir.
Bak şimdi, böyle cürmümü ayan bırakacak cümleler dökülecek olsa
ayazda kalırım.
Aklıma gelişinin üşütmesi şimdilerde bundan
Önceleri farklı üşütürdü.
Nasıl üşütürdü biliyor musun?
Ben bile bilmiyorum
ya hatırlamıyorum ya da bu tamamen dramatik saçması
Akıl yaşta değil.. bir yafta yakıştırılmaz buna
yakıştırdım, yakıştırılmıyor..
Basmakalıpta kalmak, bir gjön oyunudur.
Aklıma düşmüşlüğünün düşkünlüğü
saate bakmamı engelliyor.
Aklanmam için bu dünyada zamanım kalmadı.
Gözlerim yarı kapalı olmak üzere.
Benim en azından yarı ölmem gerek
senlik bilincimin hatırasının oluşmayacağı bir an için
En çok da bu yüzden yenik düşmek istemiyorum uykuya.
Buna yenik düşmek denir
Yenik düşmek
seni düşlemek değil; senden, düşünden, düşümden küsmek.
Bu kelimelerin bir kısmını gözüm kapalı yazdım.
Seni gözüm kapalı sevdim, gibi.
Seni gözüm kapalı sevdim, için kapattım gözümü.
Bunun bir hikayesi oldu.
Sonu piç biten bir dizi bölümü olur bu.
Sen karanlıksın.
Seni gözüm kapalı sevdim.
Sonra bir adım kala bir anda yine, turuncuyu kaçırdım
yine sabah olunca.
Aralık 30, 2016
Aralık 08, 2016
korku
Bugün günlerden
nedir bilmiyorum. Sadece bir akşam üstüne doğru giden başka bir akşam üstü.
Senle aramızda
bulunan bu kadar uzak, sen o kadar uzaktayken bu kadar uzak gelmiyordu.
Oysa şimdi baş
ucumdasın. Elimi uzatmaya korktuğum bir uzaklık bu. Fark ettin mi?
Aklımı
yokluğunla çelebilsem tekrar bu kadar inanamam belki
şimdi baş ucumda oluşuna. Korkuyorum bundan. Senden bu kadar uzakta olmaktan
korkuyorum.
Konusu
sen olan her cümlemden korkuyorum. Tüm hücrelerim
seninle konuşurken senin benimle konuşmandan korkuyorum.
İyiden
iyiye aklı yitirmemek için biraz korkmak gerekti, ben
de korktum.
Asıl
bir gün, korkmamaktan korkuyorum.
Şimdi
ellerimi açtım, yaklaşık iki yıl üç ay yirmi altı gün
belki sekiz saat önce ellerime düşen ellerin yine ellerime düşsün istedim.
Ellerin ellerime kavuşsun isterken aralığın penceresinden düşürdüğü son bahardan
kalma bir yaprak gibi usul, soğuk bir ter döktüm şakağımdan. Rüzgar sustu ve an
durdu. Bir kez sağ şakağımdan süzülürken bir haziran günü sonrası, tebessümünle
elini şakağımla buluşturan bir haziran büyüsü daha olmasını diledim içimden.
Gözlerinde gördüğümün büyüsünden korktum haziranın, bu aralık kışında.
Sana
uzaklığımı ölçmek içi uydurduğum bu zaman o kadar uzak
değil.
Hayallerine
konu olan düz bir arazide dağların yükseklerinde mi,
yoksa suyu ağır akar yorgun mu bilmem çayının kıyısında mı evin?
Hatırlamıyorum. Yoksa biz bunu hiç konuşmadık mı? Bilmiyorum. Bilmemekten
korkmuyorum. Senden bende olan en çok şeydir bilmemek. Bilmemek sana olan
yakınlığımdır.
O kadar uzak olduğunu bilsem kim bilir nasıl korkardım sensizlikten.
O kadar uzak olduğunu bilsem kim bilir nasıl korkardım sensizlikten.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)