henüz yirmi dört saat olmadı.. gün içinde akıldan geçenler şimdi akla hücum etse kafa
yedirtirdi emin ol…deli düşünler dolusuyum. ona da en son bir karışıklık bıraktım:
ayrıca; nihayetin vesikası
başlığı altındaki satırlar saçmalıktır… zira kabullenmek durumu vuku bulur
bazen; onsuz yaşayamadığını görüp, yaşayabileceğini anlarsın… hem yaşar hem
ölürsündür sonucuna götürür. yani ayrılığı kabullenmek hiçbir sonuca götürmez…
teori eksik; istisnalar aşikar. aslında en sağlıklı seçenek kabullenmektir…
hazmı kolay bir lokmadır demiyorum yalnız ayakta tutar hiç yoktan.
[ biraz farklı bir açıya indirgersek inanç her anlamda her şey… inancını kaybedince ileriye adım adarken
başın geride kalır. başın geride kalırsa adım, ileriye atılmış gibiden ileri
gidemez. ne fenadır bi'şeyin gibisine maruz kalmak. yaşadığın aşk gibi bir
şeyse hiçbir şeyin içinde olmuşsundur… ya da yediğin elma gibi bir şeyse mesela vah ki
elmadan mahrumsun… oturur be mideye o, kalırsın öyle ki vah! olur.:) ]
içinde bir yerlerde
yolların kesişeceğine dair bir kıvılcım varsa bu nereye götürür bilemedim.. bilememekle birlikte üzerine düşmekten de alamadım kendimi. misal; malum hanım
evlenmiş bi de çocuk sahibi olmuş bi de parklara gelmiş… bıdı şehrinin bıdıbıdı
kentinin bıdıbıdıbıdı parkı burası. ağaçlık falan huzurlu bir ortam. malum
hanım banka oturmuş bir göz ucu çocuğunun üzerinde... havada güneş yüzünü
göstermeye nazlı, bulutların ardında kah görünüp kah kaybolma yarışında..
nerden yolum düştüyse, ben kalender yürüyorum tam o esnada… tam da ordan.. bir
de ne göreyim yıllarla yüzü iyiden iyiye oturmuş haliyle malum hanım… yalnız
hep akla hükmetmiş gözleri ele veriyor kendini….. hehh höddüdü böddüüdü
bi'şey…. akıldan geçerken anlıktı... bir resim gibi geçti de gözümün önünden
teferruatlar can sıktı afedersin… teferruatlar değil de esasen şimdi yazıya
dökmek can sıktı… ayrıntıları ne hoş yoksa bir ben bilirim. bunu da:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder